Gülşehri
14. yüzyıl Türk şairi. Döneminin en önemli şairlerinden olan
Gülşehrî’nin hakkında bugün pek fazla bir şey bilinemese de Kırşehirli olduğu
ve mutasavvıf olduğu bilinmektedir. Naklî ilimlerde bilgili olmasının yanı sıra
matematik ve felsefe gibi aklî ilimlerle de ilgilendiği ve bu konularda da
bilgi sahibi olduğu düşünülmektedir.
Bir mutasavvıf olan Gülşehrî’nin eserleri bunun izlerini
taşır. Ayrıca şair Ferîdüddîn-i Attâr, Mevlâna Celaleddin Rumî ve Senâî gibi
mutasavvıf yazarlardan etkilenmiştir. Nitekim ünlü eserlerinden biri Attâr’ın
ünlü mesnevisi Mantık et-Tayr`ı temel alan aynı adlı mesnevidir.
Çoğunlukla bu eserinin Attâr’ın eserinin tercümesi olduğu
sanılsa da aslında, Gülşehrî’nin de bizzat belirttiği gibi, eser aynı adı ve
temel hikâyeyi barındırmakla birlikte bir tercüme değildir ve orijinal Mantık
et-Tayr’ın içeriği eserde yoğun biçimde değiştirilmiş ve farklı kaynaklardan
yeni içerikler eklenmiştir; örneğin Rumî’nin Mesnevi’si ve ünlü Hint klasiği
Kelile ve Dimne gibi. Bunun dışında Feleknâme isimli ünlü bir eseri daha
vardır. Feleknâme`yi İlhanlı hükümdarlarından Gazan Han’a sunmuştur.
1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. O devirde
Kırşehir’e Gülşehri denildiği için, Gülşehri olarak anılmıştır. Gençliğinde
edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir. Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber
yaşamıştır. Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak O,
Türkçe yazmıştır.
Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna
oturmuştur. 1335 yılında ölen Ahmedi Gülşehri çok ince ruhlu bir şair idi.
Her ülü kendime yar eylerem,
Her gece vasfını tekrar eylerem,
Her seher kim gül çemende açıla,
Kamudan ilkin bana karşı güle.
Her gece vasfını tekrar eylerem,
Her seher kim gül çemende açıla,
Kamudan ilkin bana karşı güle.
Ahmedi Gülşehri, Feridun Attar’ın Mantık’ut Tayr eserini
Türkçeye çevirmiştir
MANTIK-UT
TAYR
Mantık-ut Tayr Allah'ın
birliği, İslam dininin son peygamberi Muhammed'in methi gibi
konulara sahip olan uzunca bir girizgâhın ardından kuşların kendilerine bir
padişah seçmek istemelerinden bahseden bir giriş bölümü ile başlar. Kuşlar
biraraya gelip her ülkenin padişahı olduğu kendi ülkelerinin de bir padişahı
olması gerektiğini tartışırlar. Daha sonra içlerinde en bilge görülen Hüdhüd onlara
padişahlarının ancak ve ancak Simurg
kuşu olduğunu aktarır. Bu nokta ile birlikte Hüdhüd hikâye içerisinde önemli
bir semboldür
Comments (0)