İçimdeki hayalleri oluşturan yüzün,
Kalbinde bir adam,varmı daha büyük hüzün,
Acımasızca eser durur,döndürür başımı güzün,
Kalbimde hep yerin var 'Mutlu ol'dur,son sözüm.

Zaman dediğin safsata,yalnızların dünyası,
Ne benlikler tadsada,durmaz denizimin deryası,
Hayallerimi katletsem,anlamaz,gülüşündür edası
Kalbim olmuş bin parça,elbet eksik vefası.
Yalnızlık 9 harften oluşan bir kelimedir. Ama taşıdığı anlam çok daha karmaşık çok daha yakıcıdır. Yalnızlığı 2 farklı kelime temsil edebilir. Bu kelimeler çoğu zamanda değişebilir. Bazen hayatın bizlere veremeyeceği bir mutluluk bazen ise hayatın bile veremeyeceği bir acıya dönüşebilir.Yani göreceli bir kavramdır,yalnızlık.Yalnızlığın görecesi bile görecelidir aslında.Yaşadığın kötü şeyler, hayatının en zor zamanları belkide başka birisinin cennetidir. O yüzden yalnızlık duyguların en saf halidir. En dokunulmamış,en yüce ruhtur yalnızlık.Yalnızlık her insanın kendi benliğindeki duyguların kelimelere dökülmüş halidir. Kelime hep aynı 9 harf,yalnızlık. Ancak taşıdığı anlam her kalpte farklıdır..
ELEŞTİRİLMEK 

    Eleştiri; bir sanatçı, konu veya herhangi bir şey hakkında olumlu veya olumsuz yorum yapmaktır.
    Bizler doğal olarak olumlu eleştirilerden hoşlanıyoruz. Birisi de gelip; "Ben bunu beğenmedim." dediğinde o kişi hakkında kötü düşüncelere kapılıyoruz. Fakat ben bunu doğru bulmuyorum. Hiçbir insan mükemmel olamaz. Hepimizin eksik yönleri mutlaka vardır. Birisi bu eksiğimizi gelip güzel bir dille belirtip bu eksik yönümüzü geliştirmemizi, tamamlamamızı isterse ne mutlu bize !
    Eleştiri insanların eksik yönünün tamamlanmasını sağlamakla birlikte bizlere eleştirmeyi de öğretecektir.
    Örneğin bir sanatçı düşünelim. Kendince resim çizen, duygularını resme döken bir sanatçı... Her insan o sanatçının ne düşündüğünü ve ne tür duygular içerisinde olduğunu nereden bilebilir ki ? Ama bunu kendisine söylesen; " Bunda anlaşılmayacak ne var ?" gibi cümlelerle size karşı saldırıya geçecektir. Halbuki bu düşünceyi aklının bir köşesine yazıp diğer eserinde insanların da duygularına hitap edecek şekilde bir eser verse belki de insanlar tarafından daha çok beğenilecektir.
    Artırabileceğimiz bu örnekleri göz önüne aldığımızda eleştirinin olumlusu da olumsuzu da olduğunu görüyoruz. Nasıl olumlu eleştirilerden hoşlanıyorsak, olumsuz eleştirilerden de hoşlanmalıyız. Çünkü bu olumsuz eleştiriler bizlerin eksik yönlerimizi tamamlamamızı sağlayacak ve bizi her açıdan geliştirecektir.

İLETİŞİM, DİL VE KÜLTÜR
İLETİŞİM
Duygu, düşünce ve isteklerin yazı, konuşma ve görsel-işitsel akla gelebilecek her türlü araçla aktarılmasına iletişim denir.

İletişim Niçin Gereklidir?
Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır.
İletişim hayatın vazgeçilmez bir gereğidir.
Ruhsal ve bedensel ihtiyaçlarımızı gidermek için iletişim gereklidir.
Toplumsal yasa ve kuralları sağlıklı bir şekilde işletebilmek için gereklidir.

İletişim Türleri:
* Dille gerçekleştirilen iletişim
* Jest ve mimiklerle gerçekleştirilen iletişim
* Resim, şekil, çizgi gibi sembollerle gerçekleştirilen iletişim
* Simgelerle gerçekleştirilen iletişim
Dil Nedir?
Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan, kendisine özgü yasaları olan ve ancak bu yasalar çerçevesinde gelişen, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış seslerden örülmüş bir anlaşma sistemidir.
Dilin Önemi ve Özellikleri
* Dil, gelişmiş bir iletişim aracıdır.
* Dil, seslerden oluşmuş bir anlaşma sistemidir.
* Tam anlamıyla anlatma ve anlaşma; seslerden örülü kurallar bütünü olan “dil” ile sağlanır.
* Dil, düşünce ve zekânın bir göstergesidir.
* Dil, canlı bir varlıktır.
* Dil, sosyal bir varlıktır.
* Dil, bir ortaklıktır.
Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi
* Dil birliği, milleti oluşturan özelliklerin başında gelir.
* Bir milletin dili; onun tarihi, dini ve kültürüyle iç içedir.
* Millet için gerekli olan her şey, dilde saklanır.
* Dil; milletin manevî ve kültür değerlerini, millet olabilme özelliklerini bünyesinde sımsıkı muhafaza eder.
* Dil, milleti meydana getiren bireyler arasında ortak duygu ve düşünceler meydana getirir.
* Dil, milletin birlik ve bütünlüğünü sağlayan en güçlü bağdır.

DİL- KÜLTÜR İLİŞKİSİ
En genel anlamıyla kültür bir toplumun maddi ve manevi alanda ortaya koyduğu tüm eserlerdir. Toplumların yaşam biçimleri, gelenek-görenekleri kullandıkları araç gereçleri, inançları, dili, sanat anlayışı vb. kültürü oluşturur. Toplumlar yüzyıllar boyu maddi ve manevi alanda çok değerli eserler üretmişlerdir. Bu eserler gelecek kuşaklara dil sayesinde aktarılır. Örneğin İslâmiyet’ten önceki döneme ait destan, koşuk, sağu, savlar, Orhun Yazıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Yunus Emre’nin şiirleri dil sayesinde günümüze dek yaşamışlardır. Günümüz gençleri o eserleri okuyarak o dönemle ilgili bilgi sahibi olabilirler. Bu bilgilenme dil sayesinde olmaktadır. Bu bakımdan dil önemli bir kültür taşıyıcısıdır.

DİL VE KÜLTÜRÜN ORTAK ÖZELLİKLERİ:
a) Dil ve kültür geçmiş ile gelecek arasında bir köprü vazifesi görür.
b) Bir toplumun oluşmasında ve ayakta kalmasında ortak dil ve kültürün önemli bir payı vardır.
c) Kültür ve dil bir toplumun yaşayış biçiminden önemli izler taşır.
d) Kültür ve dil bir milletin en önemli ortak özelliklerindendir.

İLETİŞİM ÖĞELERİ 
Gönderici ile alıcı arasındaki bilgi alışverişine iletişim denir. Yani her türlü bilgi alışverişi iletişimdir. Bu alışveriş her şekilde olabilir. Sözlü, yazılı, sanal... işaret, simge aracılığıyla, hatta el kol hareketleri ile...

GÖNDERİCİ (KAYNAK/ VERİCİ): İletişimi başlatan taraf... Gönderici; kişi ya da kişiler olabileceği gibi kurum da olabilir. Göndericinin, paylaşmak istediği bilgisi (ileti/ mesaj) vardır. Bu, her türden bilgi olabilir.

ALICI: Göndericinin gönderdiği bilgiyi (ileti/mesaj) alan taraf... Göndericinin muhatabı da diyebiliriz. Alıcı, tıpkı gönderici gibi kişi, kişiler veya kurum olabilir.

İLETI (MESAJ): Göndericinin alıcıya gönderdiği her türlü bilgi... Beti sözlü, yazılı, görsel; hatta bir işaret bile olabilir.

KANAL: İletilerin kullanıldığı somut araçlar: Kitap, defter, ileti kaydedilmiş taş parçası, bilgisayar ekranı, CD, kaset... Sözlü iletişimde ise ses dalgaları olabilir.

DÖNÜT: Alıcının iletiye verdiği tepki.

KOD: iletinin üretildiği şifreleme sistemi. Bütün doğal diller koddur. Mesela Türkçe.

BAĞLAM: İletişimde görev alan unsurların birlikte meydana getirdikleri ortam... Bir söz unsurunun aynı kişilerde farklı zamanlarda farklı algılanmasının nedeni bu iletişimin gerçekleştiği bağlamdır.

BAĞLAM: Kelimelerin farklı ortamlarda değişik anlamlar ifade edecek şekilde kullanılmasına da bağlam denir. Yani bir kelime farklı cümlelerde değişik anlamlarda kullanılabilir.

GÖSTERGE: Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündüren, onun yerini alabilen nesne, görünüş ya da olguya denir.

Göstergeler ikiye ayrılır: 
Dil göstergeleri, 
Dil dışı göstergeler


GÖNDERGE: Göstergelerin gerçek dünyadaki karşılığıdır. ;göstergesidir. Zaten dil, göstergelerden oluşan bir sistemdir.

DİL DIŞI GÖSTERGELER
1. BELİRTİ(DOĞALGÖSTERGE):
Amacı olmayan, istem dışı gelişen doğal göstergelerdir. Bunların bir amacının olmaması, anlamının da olmadığını göstermez. Mesela "kar"ın yağması kışın, yüksek ateş hastalığın belirtisidir.

2. BELİRTKE: İletişim kurma, bir ileti aktarma, bir bilgi verme amacı içeren göstergelerdir. Gösterenle gösterilen arasındaki ilişki bu göstergelerde nedensiz ve uzlaşımsaldır. Örneğin üçgen ( V ) işareti trafik levhasında "yol ver" demektir. Bu işaretin bu anlam için seçilmesinin herhangi bir nedeni yoktur; ama amacı vardır. Amaç, toplumsal uzlaşma. Ayrıca tehlike, alarm göstergeleri; gemilerde kullanılan bayraklar, sirenler; demiryollarında kullanılan ışıklar, çeşitli iletileri taşıyan kol hareketleri; trafik ışıklan, bir kod olan Mors alfabesindeki her bir harfi ya da rakamın göstergesi de belirtkedir.

3. GÖRSEL GÖSTERGE (İKON): Bir gerçekliği doğrudan doğruya aktaran bütün şekiller birer ikondur. Fotoğraf ve resimler...

4. SİMGE: Uzlaşmaya bağlı olarak soyut ve sayılamayan tek bir gösterilene göndermede bulunan görsel biçimdir. Örneğin bir güvercinin fotoğrafı ya da resmi bir ikondur. Aynı resim Birleşmiş Milletler binasının duvarında durduğunda bir simgeye dönüşür. Çünkü bu resmin gönderme yaptığı şey, güvercinin kendisi değil, bir uzlaşma sonucunda karar kılınan "barış"tır. Kalp, aşkın; dengede duran terazi adaletin; kum saati, zamanın simgesidir. Aynı gösterge her toplum ve medeniyet için ayrı bir şeyin simgesi olabilir.

DİLİN İŞLEVLERİ
1. GÖNDERGESEL İŞLEV (GÖNDE RİCİLİK İŞLEVİ):
Dil, göndergeyi olduğu gibi ifade ederse bu işlev söz konusudur. Bu, başka bir ifadeyle dilin bilgi verme işlevidir. Burada amaç, gönderge konusunda alıcıya doğru, nesnel, gözlemlenebilir bilgi vermektir. Mesela gazete haberlerinde dil, göndergesel İşlevinde kullanılır.

2. HEYECANA BAĞLI İŞLEV: İleti, göndericinin iletinin konusu karşısındaki duygu ve heyecanlarını dile getirme amacıyla oluşturulmuşsa bu işlev söz konusudur. Dilin göndergesel işlevinde nesnellik, heyecana bağlı işlevinde öznellik hâkimdir. Özel mektuplarda, öznel betimlemeler ve anlatılarda, lirik şiirlerde, eleştiri yazılarında dilin heyecana bağlı işlevinden sıkça yararlanılır. Yani kişisel duygu ve düşüncelerin olduğu cümlelerde dilin bu işlevi kullanılır.

3. ALICIYI HAREKETE GEÇİRME İŞLEVİ: ileti, alıcıyı harekete geçirmek üzere düzenlenmişse dil, bu İşlevde kullanılmıştır. Alıcıda davranış değişikliğini amaçlar. Dil daha çok reklâmcılık sektöründe bu işlevde kullanılır. Aşk söylemleriyle propaganda amaçlı siyasi söylevler, reklâm metinleri, genelgeler, el ilanları, yemek tarifleri genellikle dilin bu işleviyle oluşturulur. Emir, telkin, öneri cümlelerinde bu işlev vardır.

4. KANALI KONTROL İŞLEVİ: İleti, kanalın iletiyi göndermeye uygun olup olmadığını öğrenmek amacıyla düzenlenmişse bu işlev kullanılır. Amaç iletişimin sürekliliğini sağlamaktır. Ayinlerde, törenlerde, uzun söylevlerde, aile yakınları ya da sevgililer arasındaki konuşmalarda bu işlev sıkça kullanılır. Örneğin öğretmenin sınıfa “Anladınız mı?” demesinde bu işlev söz konusudur.

5. DİL ÖTESİ İŞLEV: İleti, dille ilgili bilgiler vermek üzere düzenlenmişse bu işlev kullanılmış demektir. Bu tür iletilerde dil göstergelerinin göndergesi dilin kendisidir. Bu işlevde iletiler; dili açıklamak, dille ilgili bilgiler vermek için düzenlenir. Yani bu cümle (ileti) dilin kendisini açıklayan, göstergesi de göndergesi de dil olan bir yargıdır.

Daha çok bilimsel metinlerde ve öğretme amaçlı konuşmalarda karşımıza çıkan bu işlev günlük hayatta da kullanılır. "Beni yanlış anlama, bu sözcüğü mecaz anlamda kullandım." cümlesinde olduğu gibi.

Bu işlevin amacı da tıpkı göndergesel işlev gibi nesnel bilgiler vermektir. Tek farkı dil ile ilgili bilgiler vermeyi amaçlaması...

6. ŞİİRSEL (POETİK) İŞLEV: İletinin iletisi kendinde ise dil, bu işlevde kullanılmıştır. Bu durumda ileti, kendi dışında herhangi bir şeyi ifade etmez. Obje, iletinin kendisidir. Örneğin şiirlerde şiirin amacı o şiirin kendisidir. Bir şiir sadece şiir olduğu için önemli ve anlamlıdır. Şiirsel metinler kendinden başka bir şeyi ifade etmeye ihtiyaç duymaz. Yani şiirin gerçekliği şiirin kendisindedir. Bu gerçeklik, kurmaca bir dünyanın ürünüdür. Dilin şiirsel işleviyle yazılan metinlerde kurmacanın egemen olması; iletinin insandan, hayattan ve yaşanılan dünyadan tümden soyutlanması demek değildir. Bu işlevde dil, insana özgü durumları sanatsal gerçekliğe dönüştürmede bir araç gibi kullanılır. Burada karşımıza çıkan gerçeklik, sanata özgü gerçekliktir. Edebi metinlerde (şiir ya da düz yazı) şiirsel işlevin hâkimiyetinde dilin diğer işlevleri de kullanılır.

Bir metinde ya da konuşmada dil, birden çok işlevde kullanılabilir. Ama bir işlev daha belirgindir.

ANLATIM TÜRLERİ

1. ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM (HİKÂYE ETME):
Öyküleyici anlatım (anlatma) esastır. Bir anlatıcının bir olayı veya birbiriyle İlişkili olayları anlatması veya nakletmesi sonucu ortaya çıkan anlatıma "öyküleyici, anlatım" denir. Bu anlatım türünde olay, kişi, zaman, mekân, anlatıcı ortak öğelerdir. Bir arada bulunmak zorunda olan en az iki kişinin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın bireysel farklılıklar sebebiyle karşı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme "olay"; eylem zincirine de "olay zinciri" denir. Sanat metinlerinde "olay örgüsü", öğretici metinlerde "olay zinciri" söz konusudur. Olay zincirinde yaşanmış olay aynen anlatılırken, olay örgüsü kurmacadır. Olay kurmaca da olsa gerçekleşebilir, yani gerçekçi olmalıdır. Yine öğretici metinlerde anlatıcı, gerçek kişi iken sanat metinlerinde, kurmaca kişidir. Sanat metinlerinde anlatıcı 3 temel bakış açısının birinden hareketle olayı, mekanı, kişileri ve zamanı anlatır.

Öyküleyici anlatım hem "öğretici metinler"de hem de “sanat metinleri”nde kullanılır.

SANAT METİNLERİNDE 3 TEMEL BAKIŞ AÇISI

İLAHİ BAKIŞ AÇISI :
Anlatıcı her şeyi bilir. Kişinin aklından geçenleri, başına gelecekleri, kimsenin bilmediği saklı gerçekleri...
KAHRAMAN BAKIŞ AÇISI (1 şahıs ağzından) : Anlatıcı metindeki kahramanlardan bindir, olayları kahraman kadar bilir.
GÖZLEMCİ BAKIŞ AÇISI (3 şahıs ağzından): Anlatıcı olup biteni kamera sessizliğiyle arkadan izler.

2. BETİMLEYİCİ ANLATIM: Bu anlatım türünde tasvir (betimleme) esastır. Bir olayı, varlığı tüm özellikleri ile tanıtmak söz konusudur. Adeta kelimelerle resim yapmaktır, iki türlü betimleme vardır.

Ruh çözümlemeleri de betimlemedir; ancak buna "tahlil" denir. Bir kişinin fiziksel ve karakter özelliklerinin betimlenmesine ise "portre" denir.

                                         BETİMLEME
SANATSAL BETİMLEME        AÇIKLAYICI BETİMLEME

              özneldir                                    nesneldir

3. COŞKU VE HEYECANA BAĞLI ANLATIM(LİRİK ANLATIM): Coşturucu anlatımda "ben" ve "biz" zamiri hareket noktası durumundadır. Bu anlatımda duygu ve çağrışım değeri olan kelimeler vardır. Heyecan, mutluluk veya mutsuzluk ifade eden; dinî duyarlılık, derin düşünce, yüceltme gibi hâlleri dile getiren söz öbekleri kullanılır. Lirik şiirler bu anlatım türünün en belirgin örnekleridir.

4. DESTANSI (EPİK ANLATIM): Öyküleyici anlatıma benzer. Bu anlatım türünde de olay, kişi, zaman, mekân, anlatıcı ortak öğelerdir. Yalnız burada anlatıcı, ilahi bakış açısını kullanır. Olayda gerçek ve hayal iç içedir. Gerçekten olan bir olay, nesilden nesle aktarılırken zamanla olağanüstü özellikler kazanır. Destanlarda bu anlatım türü kullanılır.

5. EMREDİCİ ANLATIM: Emredici sözlü ve yazılı anlatım, okuyucuyu bir iş yapmaya, bir eylemde bulunmaya, bir davranışı gerçekleştirmeye zorlar. Alıcı durumundaki okuyucu veya dinleyici kendisine söyleneni yerine getirip getirmeme durumundadır. Bu tür metinlerin öğretici ve açıklayıcı yönleri de vardır. Ama öğretici ve açıklayıcı metinlerden farklıdır; çünkü bu anlatım türünde emir, telkin, öneri ifade eden kelime ve kelime grupları çokça kullanılır. Kanun ve yönetmelik metinleri, kullanma kılavuzları, uyulması gereken kuralları bildiren bütün metinler, reklâm metinleri vb. bu anlatım türünde yazılmıştır.

6. ÖĞRETİCİ ANLATIM: Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amacı vardır. Öğretici metinlerde kullanılan bu anlatım türünde söz sanatlarına, dilin bünyesine mal olmamış yan anlam İfade eden kelime ve kelime gruplarına yer verilmez. Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucu verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olmalıdır. Mesela tıpla ilgili bir makaleyi anlamak için tıp konusunda gerekli birikime sahip olmak gerekir.

7.AÇIKLAYICI ANLATIM: Açıklayıcı yazılar sorunu ortaya koyan cümle veya cümlelerle başlar. Sorunu çözümleyen açıklamalar, örnekler, karşılaştırmalar ile devam eder. Özetleyici, yargı bildiren ifadelerle sona erer. Bu anlatım türünde kelimelerin gerçek anlamda kullanılmasına özen gösterilir. Kesin ve açık ifade önemlidir. Açıklayıcı anlatımda tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma, örneklendirme, benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanarak metinler düzenlenir.

8. TARTIŞMACI ANLATIM: Bu anlatım türünde farklı görüşler söz konusudur ve karşıtlarını çürütecek bir önerme vardır.

9. KANITLAYICI ANLATIM: İnandırma, aydınlatma, bir başkasına kendi görüşünü kabul ettirme amacım taşır. Örneklere, farklı kişilerin düşüncelerine başvurulur. Kanıtlayıcı metinlerde kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir. Okuyucuyu veya dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulmak istenen konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grubu veya cümleler aralıklarla tekrar edilir.

Tartışmacı anlatıma benziyor; ancak kanıtlayıcı anlatımda kendi görüşünü kanıtlamanın yanında açıklama, aydınlatma amacı da vardır. Oysa tartışmacı anlatımda amaç, sadece karşıt görüşmeleri çürütmektir.

10. DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM: Çağrışıma bağlı, olağandışı durumların anlatıldığı, hayal gücünün serbestçe işlemesiyle oluşan anlatım türüdür. Masal, bilimkurgu roman, öykü gibi türlerde kullanılır. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Örümcek Adam, Süpermen gibi filmlerin metinleri bu anlatım türünün en belirgin örnekleridir.

11. GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM: Bu, fantastik ya da gerçekçi bir metin olabilir. Özelliği gelecekten söz etmesidir.

12. SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIM (DİYALOG): Sohbet, diyalog, mülakat adı verilen metinler söyleşme çevresinde oluşur. İç konuşma (monolog) da söyleşmeye dayanır. Günlük hayat, roman, hikâye ve tiyatrolarda karşılıklı konuşma (diyalog) ve ikiden fazla kişinin konuşmasına bağlı metinler söyleşme anlatım türü çevresinde oluşur.

13. MİZAHİ ANLATIM: Mizahi metinler alıcıyı güldürme, eğlendirme eylemi içinde düşündürme amacıyla düzenlenir. Öne çıkarılan güldürme ve alay cümleleri içinde eleştirme, yerme anlamı gizlidir. Güldürücü roman, öykü, senaryo, fıkra, masal gibi metinlerde bu anlatım kullanılır. Güldüren metin veya metin parçalarında gülmeye sebep olan karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime grupları belirtilir. Bu yazılarda ses, hareket, konuşma, görünüş taklitleri vardır.


METİN TÜRLERİ

Aşağıdaki şemada da belirtildiği gibi "edebi" ve "öğretici" olmak üzere iki çeşit vardır. Edebi metinler kurmacadır, özneldir, bilgi vermek amacı taşımaz. Amacı; estetik zevk vermek ve heyecan uyandırmaktır. Öğretici metinler ise kurmaca değildir, bu metinlerde gerçeklik söz konusudur. Öğretici metinler nesneldir; amaçlarının arasında "haber vermek, bilgi vermek, ikna etmek, kanıları değiştirmek, uyarmak, düşündürmek, yönlendirmek, tanıtmak" yer alır. Hem edebi metinler hem de öğretici metinlerde "anlatmaya bağlı metinler" in olduğuna dikkat etmek gerekir. Anlatmaya bağlı metinler kendi arasında "öğretici" ve "sanat metinleri" olmak üzere gruplandırılabilir.






                                                                                                             Alparslan YILMAZ


KAYNAKÇA

1. MEB Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı DİL VE ANLATIM DERSİ Öğretim Programı ve Kılavuzu. MEB. Ankara, 2005

2. Ortaöğretim Dil ve Anlatım 9 Sınıf; MEB. Ankara, 2006

3. Ortaöğretim Türk Edebiyat 9 Sınıf; MEB. İstanbul. 2006

4. Ortaöğretim Dil ve Anlatım 10 Sınıf Ders Kitabı. MEB. Ankara, 2006

5. Lise Dil ve Anlatım 9. Prof. Dr. Şerif AKTAŞ. Bilge Ders Yayınları, Ankara, 2005

6. 9 Sınıf Türkçe-Türk Edebiyatı-Dil ve Anlatım, Yusuf ARAS. Esen Yayınları. Ankara, 2007







EDEBİYAT, İNSAN VE TOPLUM
Güzel sanatları diğer eserlerden ayıran en önemli özellik insanda coşku ve estetik haz uyandırmasıdır. Güzel sanatlar için yapılan en iyi sınıflama bu sanatların kullandıkları malzemelere göre yapılan sınıflandırmadır. Bu malzemeler fonetik ve plastik olarak ikiye ayrılır. Sesle yapılan sanatlara fonetik sanatlar, görüntüyle yapılan sanatlara ise plastik sanatlar denir. Güzel sanatların genelinde plastik malzeme kullanılırken edebiyat ve müzik ise sese dayalı bir sanattır.
Edebiyatın malzemesi kelimelerdir ve edebiyat dille gerçekleştirilen bir güzel sanatlar etkinliğidir. Edebiyatın asıl amacı güzel sanatların en önemli öğesi olan estetik zevk duygusunu dil aracılığıyla gerçekleştirmektir. Edebiyatta fayda sağlamak amaç olarak her zaman ikinci plandadır
DİLİN İNSAN VE TOPLUM HAYATINDAKİ YERİ
EDEBİYAT, İNSAN VE TOPLUM
Edebiyat; Tanımı, Konusu, İçeriği, Yöntemi
—Duygu ve düşüncelerin söz ya da yazıyla etkili ve güzel bir biçimde anlatılması sanatına edebiyat denir. Edebiyat, sözcüğü Arapça ''edep'' sözcüğünden türemiştir. Edebiyat sözcüğü ilk kez Tanzimat döneminde Şinasi tarafından kullanılmıştır. Şinasi'den önce nazım ve nesir türlerindeki eserlere ''şiir ve inşa'' denilmekteydi.
— Bir dil ürünü olan yazılı ve sözlü eserlerin tümü. Bu bakımdan bir gazete haberinden sanat değeri taşıyan hikâye, roman, deneme, fıkra türüne kadar her türlü yazı edebiyat eseri sayılır.
Edebiyatın Konusu
Yazar ve şairlerin ortaya koydukları eserlerde ele alıp işledikleri her şey, edebiyatın konusunu oluşturur.
Edebiyatın İçeriği
Dil ürünlerinde kullanılan üsluptur. (hikâye, roman, deneme, fıkra, makale vb.) edebiyatın içeriğini oluşturur.
Edebiyatın Yöntemi
Dil ürünlerinin tüm özelliklerinin tarihi akış içinde bilimsel olarak incelenmesi de edebiyatın yöntemini oluşturur.
Edebî Eser; Tanımı ve Özellikleri
İnsanın duygu ve düşüncelerini; özlem ve dileklerini estetik ölçüler içinde anlatan ve okuyucuda güzellik duygusu yaratan dil ürünlerine edebî eser denir.
Edebi Eserin Özellikleri:
· Edebî eser okuyanı etkilemelidir.
· Anlatımı güzel düşüncesi sağlam ve özlü olmalıdır.
· Konusu; ait olduğu toplumun ve yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtmalıdır.
· Eser zamanın süzgecinden geçtikten sonra toplumca anlaşılıp beğenilmelidir.
· Duygu ve düşünceler belli bir edebî türe uygun olarak anlatılmalıdır.
· Eser estetik ölçüler içinde, belli bir sanat anlayışıyla yazılmalıdır
Edebiyat Tarihi ve Önemi
Bir ulusun çağlar boyu yarattığı sözlü ve yazılı dil ürünlerini ve onların yazarlarını bilimsel bir yöntemle tarihi akış içinde inceleyen bilim dalına edebiyat tarihi denir. Edebiyat tarihi bir ulusun geçmişteki düşünce yapısını, dünya anlayışını, kültür ve uygarlık birikimini yeni kuşaklara aktarır. Böylece kuşaklar arasında köprü kurarak yeni kuşakların daha iyiyi, doğruyu, güzeli bulmalarına yardımcı olur.
Bizde Tanzimat dönemine kadar edebiyat tarihi tezkirelerden ibaretti.
Tezkire: Şairlerin hayat hikâyelerini anlatan biyografi türünden eserlere denir.
Başlıca edebiyat tarihi yazarlarımız şunlardır: Ziya Paşa, M. Fuat Köprülü, Agâh Sırrı Levend, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihat Sami Banarlı
Dil-Kültür-Edebiyat İlişkisi
Dil, insanların duygu düşünce ve düşlerini; özlem ve isteklerini anlatma aracıdır.
Kültür ise; dil, din, ülkü gibi ortak duygu ve düşüncelerin bizde yarattığı değişim ve bileşimdir. Bu nedenle dil bir ulusun temel taşıdır. Dil kültür değerlerimizi geleceğe taşır ve edebiyatın da temel öğesidir.
Dil, edebiyatın temel öğesi; edebiyat, kültür birikiminin kendisidir. Görüldüğü gibi dil, kültür ve edebiyat birbirinin tamamlayıcısıdır.
Edebiyatın Diğer Bilim Dallarıyla İlişkisi
Edebiyatın temel öğesi olan dil diğer bilim dallarının da anlatım aracıdır. Bundan dolayı felsefe, psikoloji, sosyoloji, hatta tarih, coğrafya, ekonomi vb. diğer bilim dallarıyla yakından ilişkisi vardır.
Araştırmacılar da edebiyat araştırmalarında yazarın biyografisini yazarken tarih biliminden, yaşadığı ortamı yazarken sosyoloji biliminden, yazarın içinde bulunduğu ruhsal durumu anlatırken ise psikolojiden faydalanırlar.
Yazarı etkileyen toplumsal, siyasal ve felsefî görüşleri de diğer sosyal bilimlerin yardımıyla ortaya koyarlar.
Kaynak: www.turkceciler.com