Hocalı Soykırımı
Değerli arkadaşlarım,
bildiğiniz üzere 1992 Şubatının 25’ini 26’sına bağlayan bu gecede tarih; kanlı,
insanlık ve savaş ahlâkı duygularından tamamen uzak, kin ve öfke dolu bir
katliama tanık oldu. Gönüllerde esefle andığımız ve yaşadığımız bu acı, bu gece
itibariyle 20. Yılını bitirmiş bulunacak. Ve bu 20 yılda hâlâ beklenen ve arzu
edilen net tepkiler verilmemiş, bu olay halkımıza anlatılmamıştır.
Ermenilerin 26 Şubat
1992 gecesi “Azerbaycan Dağlık Karabağ” bölgesini kuşatmış olan ordusunu sivil
ve silahsız Azeri vatandaşlarının üzerine yürütmesi neticesinde ahlâk duygusundan
yoksun bir şekilde bebek, çocuk, hamile, yaşlı denmeksizin 613 Azeri vatandaşı
katledilmiş, türlü zulümlere (tecavüz, dayak, işkence…) maruz kalarak 487 Azeri
ağır yaralanmış, 1285 Azeri esir alınırken, 150 Azeri vatandaşının akıbeti de hâlen
bilinmemektedir.
İşte Ermenilerin
Azerilere uyguladığı Karabağ katliamında önemli isimlerden biri olan “Zori
Balayan’ın” ağzından “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında kan dondurucu bir vaziyette
anlattığı soykırım: “Biz arkadaşımız
Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk
çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk
çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin
kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’e
onların atalarının bizim bizim çocuklarımıza yaptıklarını yaptım. Başından,
sinesinden ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika
sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim,
bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız
hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için
sevinçten gururlandı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parelere
ayırdı ve bu Türk ile aynı kökenden olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç
Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir ermeni vatansever olarak görevimi yerine
getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözünde ve diğer
askerlerimizin gözünde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi
gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden
temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını
işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.” Bu kan dondurucu
ve insanlık dışı zihniyetin Maslahatgüzarı Movses Abelyan, Birleşmiş
Milletler Genel Kurulu’na Ermenistan dış işleri bakanlığı tarafından takdim
ettiği mektupta, Hocalı katliamını hadise olarak değerlendiriyor ve Azerbaycan’ın
Hocalı Katliamını “utanmazcasına
kullandığını” söylüyor. Böyle bir mantalitenin mahsullerinin halen âr
duygusundan söz edebiliyor olma cüreti sizce de komik ve bayağı değil midir?
1948 tarihli
Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’nde “soykırım suçunu” tasvir eden 2. Maddenin
muhteviyatındaki soykırım tanımı şöyle: “milli, etnik, ırki veya dini bir grubu
kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla gruba mensup olanların
öldürülmesi ve grubun mensuplarına ciddi surette bedensel veya zihinsel
zararlar verilmesi”. Bu tanım, Hocalı katliamının bir “soykırım” olduğunu gözler önüne sermektedir. Olmadığı belgelerle
kanıtlanan ancak Avrupa“Medeniyetleri”nin
halen vuku bulduğunu kabul ettiği Sözde Ermeni Soykırımı ve 26 Şubat 1992
Hocalı Soykırımına karşı samimiyetsiz ifadelerle tepki gösterip Ermenistan’a
hiçbir şekilde yaptırım uygulamadığı timsallerinden de anlaşılacağı üzere
Avrupa’nın medeniyet anlayışı menfaate göre teşekkül eden, net tavrını
koyamamış ve iltimaslarla dolu sözde bir anlayıştır.
Bir Ermeni Vatandaşının öldürülmesi üzerine bilinçsizce orada burada “Hepimiz Ermeniyiz” sloganları
atmak kimi çevrelerce hoşgörü olarak nitelendirilse de, bize karşı böyle kin
besleyen, halen kuzey-doğu topraklarımızda gözü olan bir milletin hiçbir ferdinin yüzlerce Azeri vatandaşını katletmesine ithafen “Hepimiz Türküz” diye sloganlar attığını görmemiz mümkün değildir, olmayacaktır.
Tüm bu menfi ve taraflı yaklaşımlara karşılık, bizler Türk Gençleri olarak daima gerçekleri görmeli, olayların mahiyetini bilmeli, anlatmalı ve tartışmalıyız. Kendi kültür ve medeniyetimize, hasletlerimize sahip çıkmalı, dilimizi ve töremizi yaşatmalı ve yozlaşmadan kaçınmalıyız. Sürçü lisan ettiysek affediniz. Esen kalınız…
Tüm bu menfi ve taraflı yaklaşımlara karşılık, bizler Türk Gençleri olarak daima gerçekleri görmeli, olayların mahiyetini bilmeli, anlatmalı ve tartışmalıyız. Kendi kültür ve medeniyetimize, hasletlerimize sahip çıkmalı, dilimizi ve töremizi yaşatmalı ve yozlaşmadan kaçınmalıyız. Sürçü lisan ettiysek affediniz. Esen kalınız…
Comments (0)